Ana Sayfa
Kitaplık
Makaleler
=> Türklük ve İslamiyet
=> Milli Ahlak
=> Bozulan Türkçe
=> İşsizlik,Yoksulluk ve Devletin Uçağıyla Düğüne Gidenler
=> Kürt'e Yumruk Türk'e yağlı Kurşun
=> Sahnede İki Dansöz
=> Kerkük Ne Yana Düşer
=> Ben Türk Askeriyim
=> ''Açılım Ciddiyetten Uzan''
=> Verilen Ayarlar
=> ONE MINUTE
=> Bulut Olup Akpye Övgü Yağdırıyor
=> Son 8 Yılın Manşetlerinden Derlemeler
=> Obamayı Koruyor
=> Halt Etmişsiniz
=> Yeni sayfanın başlığı
=> Bölücüük Meşru Hale Geldi
=> Hollandalı askerler 15 sene sonra Bosna’da
=> KARA LİSTE
=> SUÇLUYORUZ
=> PKK İSRAİL İLİŞKİSİ
=> BOYKOT
=> Ermeni Sorunu
=> Ermeni Terörü
=> Ermeni Pkk İlişkisi
=> Doğu Türkistanı Unutma-Unutturma
İslam Tarihi
Kur'an Mucizeleri
Bilinmeyen Atatürk
Yüce Atatürk'ün Vasiyeti
Gündem Yazıları
Türk Dünyasından Haberler
Forum
İletişim
Saklı sayfalar
Anketler
Sayaç
Gazete
Yeni sayfanın
Devlet-i Ebed Müddet

Bozulan Türkçe

 
Türkiye'de millî ülkünün hükümetler eliyle yok edilmesinden ve millî eğitimin başına uzun yıllar kozmopolit unsurların gelmesinden sonra kültürün bütün alanlarında olduğu gibi "dil"de de bir yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın başladığı bilinen, görülen bir gerçektir.

Türkçeyi Türkleştirmekle, Türkçeleştiriyoruz diye bozmanın birbirine karıştırıldığı zamanımızda, ortada görülen manzara aklın, mantığın ve bilginin saf dışı edilmesidir.

Halk Partisi hükümetleri zamanında okullardan Türkçe gramerin yıllarca kaldırılması netice¬sinde doğru Türkçe yazamayan birkaç nesil türediği gibi, Türkçeyi Türkçeleştirmek bahanesiyle yapılan bozmaların sonucu da ortaya dil diye gülünç bir ûcûbe çıkarması olmuştur.

Türkçeyi yanlış kullanma hastalığı, bir zamanlar, Mareşal Fevzi Çakmak'ın Genel Kurmay Başkanlığı sırasında askerlik terimlerini makul ve mantıklı bir anlayışla, bilgi ile Türkçeleştiren orduya da bulaşmıştır.

Bunun en belirli örneği rütbe adlarında görülmektedir. Eskiden "piyade yüzbaşısı", "piyade binbaşısı", "topçu albayı" denirken ve şüphesiz doğrusu da bu iken şimdi "piyade yüzbaşı", "piyade binbaşı", "topçu albay" denilmektedir. "Piyade" ve "topçu" kelimeleri hem isim, hem de sıfat olduğu için, diyelim ki bu rütbe isimlerinde sıfat olarak ele alınmış ve "piyade yüzbaşı" diyerek bir sıfat tamlaması (= sıfat terkibi) vücuda getirilmiştir. Fakat "istihkâm", "muhabere", "tank", "güverte", "makine", "hava" gibi sıfat taran olmayıp yalnız isim olan kelimelerle rütbeler bir araya gelince ortaya "makine albay", "hava general" gibi Türkçenin kaidelerine ve selikasına asla uymayan, yanlış ve acayip terkipler ortaya çıkmaktadır.

Bu yanlışın tevil tarafı, gerekçesi yoktur. Kısaltmak için yapıldığı da söylenemez. Kutlu bir varlık olan dil, kısaltmak, zamandan kazanmak için bozulamaz.

Bugünkü Türkçede iki isim yan yana gelip toplu bir mânâ belirttiği zaman ya ikisi, ya da en aşağı biri takı alır: Türk Cumhuriyeti, Türk Bayrağı, evin kapısı, milletin gözbebeği gibi. Bunların Türk Cumhuriyet, Türk Bayrak, ev kapı, millet gözbebek haline getirilmesi nasıl bir facia ise tank albay, güverte binbaşı da aynı şeydir.

İki isim yan yana geldiği halde ikisi de takı almazsa birinci isim, sıfat olarak kullanılmış demektir. "Demir kapı", "gümüş kutu" terkipleri kullanılış bakımından "büyük yapı" veya "küçük kutu" terkiplerinden farklı değildir.

Coğrafya isimlerinde ikisi de takı almayan isimler "isim terkibi" olmak halini kaybedip kaynaşmışlar, tek kelime haline gelmişler, "birleşik isim" olmuşlardır: Kadıköy, Göztepe, Tınaztepe, Adatepe gibi...

Türkçeyi yabancı ve lüzumsuz kelimelerden te¬mizlerken güdülecek prensip önce Türkiye Türkçesinden, sonra öteki Türkçelerden kelime almak ol¬madığı takdirde Türkçenin kaidelerine, kanunlarına, dil zevkine uymak şartıyla kelime türetmekti.

Acemler böyle yapıyorlar. Son zamanlarda imparatoriçe veya kraliçe karşılığı olarak "Ferah Dîbâ" için kullandıkları "şehbânû" kelimesi bunlardan biridir. Farsçanın zevkine uygundur. İlk işiten de anlar. Bizde ise böyle dil zevki gibi noktalara aldıran yok. "İnkılâp" yerine uydurulan "devrim" ile "hayat" yerine uydurulan "yaşantı" hiç şüphesiz Türkçeyi hiç bilmeyen cehele-i fecerenin kariha-i sabihasından çıkmıştır. Türkistan Türkçesinde "inkılâp" karşılığı zaten mevcut olan "özgeriş" kelimesi alınsaydı, "başka" demek olan "özge"den çıktığı, "başkalaştırmak" mânâsına gelen "özgermek'ten yapıldığı için hem doğru türetilmiş olacak, hem de hiç olmazsa eski edebiyatı bilenler tarafından hiç yadırganmadan kabul edilecekti?

Bunun gibi "hayat" kelimesinin Türkçesi olarak zaten eski metinlerde bulunan "dirlik" kabul olunsaydı "yaşantı"ya hiç lüzum kalmayacak, "hayat"ı atmak isteyenlerin eline de mantıkî bir koz vermiş olacaktı.

Böyle yapılmadı. Şimdi herkes dili istediği gibi kullanıyor. Bu, istediği gibi kullanma yalnız şahıslara münhasır kalmayıp resmî dairelere de giriyor. İş yalnız kelime uydurmakla kalsa iyi. Türkçenin yapısı, grameri de bozuluyor ve Millî Eğitim Bakanlığı, Yemlîha'yı kıskandıracak tatlı bir uyku ile uyumasına devam ediyor.

Eski Kültür Müsteşarı Adnan Ötüken'in "Türk Dili İçin Mücadele" başlığı altında yayınladığı iki broşür, bu facianın artık durdurulması için atılmış ilk adım sayılabilir. Adnan Ötüken bu memlekete bir Millî Kütüphane kazandırmış olan şahsiyettir. Bu bakımdan hizmeti büyüktür. Türklüğe hizmetinin en büyük delili ise kültür müsteşarlığı sırasında solcuların ona "kültür düşmanı kültür müsteşarı" lâkabını takmalarıdır. Hiç şüphesiz uydurma ve iğrenç "tilcik'lerle, "tüm"lerle, "ya da'larla konuşan kültür maskaraları Adnan Ötüken'in kültürünü ve millî kültüre hizmetini anlayamazlar, anlasalar da satılmış oldukları merkezlerin direktifi dolayısıyla kabul edemezlerdi.

Türkçenin bugünkü acıklı durumu karşısında çok şey yazılabilirse de burada, yayılmak istidadı gösteren bir tanesinin işaret ederek geçeceğim ve söylenecek başka şeyleri ileriye bırakacağım.

Türkçenin bir kaidesi de şudur:

Şahıs zamirleri "ile", "gibi", "için", "kadar", keli¬meleriyle birleştikleri zaman genetif haline geçerler. Yani "benle" yerine "benimle" dendiği gibi "ben gibi" yerine de "benim gibi" demek icab eder.

Yeni nesillerin benimle, seninle, onunla yerine benle, senle, onla, diye konuşması Hıristiyan azınlıkların Türkçesine benzemekte ve insanı Türkçeden iğrendirmektedir. Gençlere bir ders olmak üzere burada bu kaidenin listesini veriyorum.

Yanlış           Doğru

Benle          Benimle
Senle           Seninle
Onla             Onunla                               
Bizle             Bizimle
Sizle             Sizinle
Ben gibi      Benim gibi
Sen gibi       Senin gibi
O gibi          Onun gibi
Biz gibi        Bizim gibi
Siz gibi        Sizin gibi
Ben kadar  Benim kadar
Sen kadar  Senin kadar
O kadar      Onun kadar
Biz kadar    Bizim kadar
Siz kadar    Sizin kadar
Ben için      Benim için
Sen için      Senin için
O için          Onun için
Biz için        Bizim için
Siz için        Sizin için

Zamirin sonuna çoğul takısı gelince bu kaide yürümüyor: Onlarla, onlar gibi, onlar kadar, onlar için.

İşaret sıfatlarında da bu kaide yürürlükte değildir: o kadar, bu kadar, şu kadar, o gibi, bu gibi, şu gibi...

Türkçe yazan gençlerin bu kaideye dikkat etmelerini, konuşurken de böyle konuşmalarını kendilerinden rica ederim.


ÖTÜKEN, 30 Ekim 1968, Sayı: 11



ANASAYFAYA GİT: 

 


Bugün 20321 ziyaretçi (28917 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol