Ana Sayfa
Kitaplık
Makaleler
=> Türklük ve İslamiyet
=> Milli Ahlak
=> Bozulan Türkçe
=> İşsizlik,Yoksulluk ve Devletin Uçağıyla Düğüne Gidenler
=> Kürt'e Yumruk Türk'e yağlı Kurşun
=> Sahnede İki Dansöz
=> Kerkük Ne Yana Düşer
=> Ben Türk Askeriyim
=> ''Açılım Ciddiyetten Uzan''
=> Verilen Ayarlar
=> ONE MINUTE
=> Bulut Olup Akpye Övgü Yağdırıyor
=> Son 8 Yılın Manşetlerinden Derlemeler
=> Obamayı Koruyor
=> Halt Etmişsiniz
=> Yeni sayfanın başlığı
=> Bölücüük Meşru Hale Geldi
=> Hollandalı askerler 15 sene sonra Bosna’da
=> KARA LİSTE
=> SUÇLUYORUZ
=> PKK İSRAİL İLİŞKİSİ
=> BOYKOT
=> Ermeni Sorunu
=> Ermeni Terörü
=> Ermeni Pkk İlişkisi
=> Doğu Türkistanı Unutma-Unutturma
İslam Tarihi
Kur'an Mucizeleri
Bilinmeyen Atatürk
Yüce Atatürk'ün Vasiyeti
Gündem Yazıları
Türk Dünyasından Haberler
Forum
İletişim
Saklı sayfalar
Anketler
Sayaç
Gazete
Yeni sayfanın
Devlet-i Ebed Müddet

Kerkük Ne Yana Düşer?

 
kerkuk

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “tarihi” Erbil ziyareti ve burada konsolosluk açılması kararı, yerli yabancı medyada, “Kırmız çizgiler kalktı…Türkiye, Irak Kürdistanı’nı tanıdı…Kürdistan’da ilk Türk Dışişleri Bakanı…Şimdi de K. Irak açılımı…Barzani demokratik açılıma destek verdi” başlıklarıyla yer buldu.

Evet o buluşma, her açıdan “tarihi”ydi. Türkiye’nin “kırmızı çizgileri” silindi, heyetimiz Türk ve Irak bayraklarının yanı sıra “Irak Kürdistan’ı bayrağıyla” karşılandı. Davutoğlu, ziyaret ve konsolosluk açılma kararının, “Barzani Kürdistan’ı”nı tanıma anlamına gelmediğini söylerken,“ABD de federal yapı. Şimdi ABD’de Teksas’a gidersek, orayı da mı tanımış olacağız?”gibi bir izahatta bulundu. Acaba Teksas’ın mesela ayrı bir bayrağı, “Büyük Teksas’tan” söz eden veya ABD’nin bir başka bölgesini başkenti gösteren bir Anayasa taslağı var mı?

Barzani yönetiminin tanınmasının görünürdeki ana sebebi, PKK bölücü terör örgütünün ortadan kaldırılması olduğuna göre, Davutoğlu’nun ziyaretini öncelikle bu açıdan ele alalım. Medyamız PKK meselesi hallolmuş gibi güllük, gülistanlık bir tablo içinde, gezinin sadece ekonomik entegrasyon boyutunu öne çıkardı. Oysa merak edilen, PKK’lıların Türkiye’ye teslimi için birinci elden Barzani’ye bir liste verilip, verilmediğiydi. Böyle bir konunun neredeyse hiç gündeme gelmediğini Davutoğlu’nun sözlerinden anlıyoruz.  Gazeteciler, “PKK’lıları teslim talebinde bulunacak mısınız?” diye soruyor, Davutoğlu,“Eve dönüş meselesi tabii ki güvenlik çerçevesinde ele alınır. Ne istediğimizi gayet iyi biliyorlar. İlk kez söylemiyoruz ki…” cevabını veriyor. Doğru, ilk kez söylenmiyor. İyi ama o yıllardır söylenenlerin neticesi ne? Elde var sıfır ve biz Barzani’yi tanıyoruz!..Hem de Barzani’nin yeni Başbakanı Behram Salih, “Kürt açılımının başarısı” için PKK’lılara affın önemini vurgulayıp, sözde lider kadrosunun Avrupa’ya gönderilmesi, bir kısmının “Irak Kürdistan’ına entegresinden” söz ettikten sonra. Peki Barzani’nin, Davutoğlu’na herhangi bir vaadi oldu mu? Hayır. “Kürt açılımı”için tebriklerini sundu, “PKK şiddetine” karşı ezelden beri askeri değil, siyasi çözüm istediklerini hatırlattı, “Türk oğluyla, Kürt oğlunun kanının dökülmesi bizi üzmektedir” dedi.     

PKK işi özetle böyle. Acaba diğer can damarımız Kerkük-Türkmenler konusunda, kazanç sayılabilecek bir ilerleme sağlandı mı? O “tarihi ziyarette” Erbil ve Basra’ya giden ama Kerkük’ü bir başka sefere bırakan Davutoğlu’nun şu sözlerinin altını çizelim; “Irak’ı ve Irak’taki tüm kardeşlerinin geleceğini düşünen bir Türkiye var.  Kürtleri, Arapları, Türkmenleri, Sünnileri, Şiileri hepsini yakın kardeşimiz görüyor, aralarında fark gözetmiyoruz. Onların mutluluğu bizim mutluluğumuz, onların acısı bizim acımız, onların güvenliğine dönük tehdit bize dönük tehdittir. Bizim için Basra da, Erbil de bizim şehirlerimizdir. Ankara, İstanbul da Iraklıların şehridir”. Bu sözlerden, Kerkük ve Türkmenlerin bizim açımızdan önemine dair doyurucu bir sonuç çıkarmak mümkün mü?

Kerkük meselesine bir de Barzani cephesinden bakalım. Davutoğlu’nun ziyaretinden sadece iki gün önce yeni hükümetin Erbil Parlamentosu’nda güven oylaması vardı. Oylamanın ardından konuşan Barzani’nin, hükümete, “Irak merkezi yönetimiyle aralarında belki de Irak’ın bölünmesiyle sonuçlanacak çekişmeler konusunda verdiği direktifler” şöyleydi:   

“140. madde, Peşmerge, Petrol ve Doğal Gaz Yasası, Federalizm ve demokrasi, Erbil ve Bağdat arasında sorun olan konu başlıklarıdır. Bunlardan hiç biri için kesinlikle taviz verilemez…Kerkük’e gelince; Bazıları Kerkük’ü, seçimlerin mağlubiyetle sonuçlanması için bir araç haline getirmişler. Bu bahaneyi bir gerçek gibi sunuyorlar ama bizler seçimlerin tam zamanında yapılmasını istiyoruz. Kerkük’ün nüfusunun arttırıldığı iddiaları gerçek değildir. Kerkük için özel bir durumun kabul edilip uygulanması kabul edilemez ve ne olacaksa da olsun.”

“Kürt ve Kürdistan Açılımı”nın yol haritasını çizen David L. Phillips’in o meşhur raporunun hazırlandığı Atlantik Konsey toplantısının ikincisinin Eylül’de, İstanbul’da yapılması planlanmıştı. Ne tesadüf, Davutoğlu’nun Erbil ziyaretinden sonraya denk getirildi. İşte bu toplantıya katılan Barzani’nin sağ kolu Fuad Hüseyin’in şu sözleri, Davutoğlu-Barzani görüşmesinin Kerkük boyutunun özeti gibidir; “Irak’ın bir iç meselesi olduğunda görüş birliğine varılan Kerkük meselesi, Irak Anayasası’nın 140. maddesine göre çözüme bağlanacaktır. Türkiye’den de bu maddenin uygulanması konusunda destek görmeyi bekliyoruz”. Bu sözlerden çıkarılacak en iyimser sonuç, heyetimizin Kerkük konusunda en azından sessiz kaldığıdır, ancak bu kadar bile iyimser olamıyoruz. Zira daha önce Cumhurbaşkanı Gül’ün, “Türkiye, Irak’taki tüm kesimlere eşit mesafede…Kerkük, Irak’ın meselesi. Eğer her kesimden toptan somut talep gelirse yardımcı oluruz… “dediğini biliyoruz.

Keza, sadece içerideki “Kürt açılımı” değil, “Kürdistan açılımı”ndaki gelişmelerin de madde madde örtüştüğünü gördüğümüz David L. Phillips’in, o meşhur raporunda, “2003’ten sonra Ankara, Irak Türkmen Cephesi ve bir bütün olarak Türkmen meselesine olan ilgisini kaybetmiştir”iddiasının yer aldığını da vurgulamamız gerekiyor. Bu tespit için “yanlıştır” diyebilir miyiz?

Netice; Irak’ta Ocak ayında yapılacak seçim için hazırlanan yasada, Kerkük meselesi Kürtlerin lehine halledildi, yani 2009 seçmen listesiyle sandığa gidilmesi kararlaştırıldı. Oysa Türkmenler ve Araplar 2004-2005 seçmen listesinin esas alınmasını istiyordu. Bu durumda Kerkük seçimleri ve sonrasında yapılacak “Kürdistan Anayasası” referandumunun sonuçları bugünden belli değil midir?..

O Seçim Yasası’nın Irak Parlamentosu’ndaki oylamaları sırasında kuliste oturan üst düzey bir ABD’li diplomatın, Iraklı Parlamenterlere, “çabuk oylamaya girin” diye talimat vermesi…Ankara’nın seçim yasası nedeniyle Irak’ı ilk tebrik eden başkentler arasında yer alması…ABD’nin Irak’ın 250 kilometrelik alanıni tarayabilen ilk radar sistemini Kerkük’te kurması…Irak’ın, ABD’nin teşviki, Türkiye’nin desteğiyle, bölünmesi, Türkmenlerin Barzani’nin insafına terk edilmesi ve Kerkük’ü de içine alan ikinci bir 36. paralelin çizilmesi değilse, nedir?

Müyesser YILDIZ


Bugün 20349 ziyaretçi (29012 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol