Ana Sayfa
Kitaplık
Makaleler
İslam Tarihi
=> İslamın İlk Şehidi
=> Türkler ve İslamiyet
=> Ali Bin Ebu Talib
=> Osman Bin Affan
=> Ömer ibn Hattab
=> Ebu Bekir Dönemi
=> Hanefi Mezhebi
=> İslam Tarihinin Temel Kaynakları
=> İbn Hişam(İslam Tarihçilerinin Hayatı)
=> İbn-i İshak (islam tarihçilerinin hayatı)
=> İbni Kesir (İslam Tarihçilerinin Hayatı)
=> Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası
=> İslam Tarihçiliğinin Doğuşu ve Gelişimi
=> Cahiliye Dönemi
=> İslamiyetin Doğuşu ve Yayılması
Kur'an Mucizeleri
Bilinmeyen Atatürk
Yüce Atatürk'ün Vasiyeti
Gündem Yazıları
Türk Dünyasından Haberler
Forum
İletişim
Saklı sayfalar
Anketler
Sayaç
Gazete
Yeni sayfanın
Devlet-i Ebed Müddet
İBN HİŞÂM (ö. 218/833)
                                                                                            
Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûbel-Himyerî el-Meâfirî el-Basrî el-Mısrî. Basra'da doğdu. Birçok kaynakta Yemenli Himyer kabilesinin Meâfirî koluna mensup olduğu kaydedilmektedir. Zehebî ise onun Zühl kabilesinin Sedûs kolundan olduğunu, Ebû Saîd b. Yûnus'un zamanımıza intikal etmemiş olan Târîhu Mışr adlı kitabındaki rivayete dayanarak belirtir. İbn Hişâm tahsilini Basra'da tamamladı. Daha sonra Mısır'a gitti ve ölünceye kadar Fustat şehrinde yaşadı. Onun Basra'dan ne zaman ayrıldığı ve Mısır'a gitmeden önce tahsil için diğer ilim merkezlerine seyahat edip etmediği bilinmemektedir. 175 (791) yılında vefat eden Leys b. Sa'd ile görüşmüş olduğundan hareketle Mısır'a bu tarihten önce geldiği söylenebilir. Ancak İbn İshak'ın es-Sire'sini kendisine rivayet eden hocası Ziyâd b. Abdullah el-Bekkâî ile görüşmek üzere Kûfe'ye veya Bağdat'a gitmiş olmalıdır. İbn Hişâm 13 Rebîülâhir 218 (8 Mayıs 833) tarihinde Fustat'ta vefat etti. Bazı kaynaklarda 213'te (828) öldüğü nakledilir. Zehebî onun 218 (833) yılında vefat ettiğini, diğer tarihin Abdurrahman b. Abdullah es-Süheylî'nin vehmi olduğunu söyler.

Mısır'da İmam Şafiî ile Arap şiiri üzerinde sohbetlerde bulunan İbn Hişâm'ın önceleri onunla pek görüşmek istemediği, fakat görüştükten sonra dil, şiir ve ensâb ilmi konusunda derin bilgi sahibi olduğunu anlayarak kendisinden övgüyle söz ettiği bilinmektedir. İmam Şafiî de İbn Hişâm'ın dilde hüccet ve Arap dili konusunda iyi yetişmiş bir âlim olduğunu belirtmiştir.

İbn Hişâm kaynaklarda tarih, ahbâr, ensâb, şiir, nahiv ve lügat âlimi olarak tanıtılmakla birlikte hocaları, eserleri ve görüşleri hakkında bilgi bulunmamaktadır. İbn İshak'ın Sîretü İbn İshâk diye de bilinen Kitâbü'l-Mübtede' ve fi-mebas ve'l-meğâzısi’ni yeniden tertip eden İbn Hişâm şöhretini bu esere borçludur. Eseri hazırlarken İbn İshak'in en meşhur râvilerinden Ziyâd b. Abdullah el-Bekkâî'nin Kûfî- Bağdadî diye meşhur olan nüshasını esas alarak eseri kısaltmış, bu arada bazı ilâvelerde de bulunmuştur. Kitap zamanla onun adıyla (Sîretü İbn Hişâm, Tehzîbü İbn Hişâm) anılır olmuştur. Kıftî, Zehebî, İbn Kesîr, İbnü'l-İmâd, İbn Hallikân ve Sehâvî gibi müellifler, bu eseri Hz. Peygamber'in hayatına dair en sağlam ve en iyi siyer kitabı olarak kabul et­mişlerdir.

Es-Si retu’n Nebeviyye’nin önemi

İslam kaynakları arasında yazılı kaynakların tarihi, Kur’an-ı Kerim’i oluşturan vahyin taşlara, derilere, liflere, kâğıtlara, ya da bezlere yazılmak sureti ile bir şekilde yazılı olarak kayıt altına alınması ile başlar. Kaynakların ikincisi olan Hadis-i Şerifler’in aktarılması ise yazılı olarak değil, rivayet ve anlatma yoluyla öğretilmiş ve gelecek nesillere aktarılmıştır. Fakat, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yalnızca bir kaç sahabeye kendisinden yazılı olarak Hadis rivayet etmesine müsade etmiştir. Temel kaynaklardan Kur’an-ı Kerim’in yazılmasına karşılık Hadis-i Şeriflerin rivayet ve sözlü tedris usulü ile aktarıla gelmiş olmasının temel sebebi ise, birbirine karıştırılması ihtimali ve tehlikesine karşı Peygamber Efendimizin (s.a.v.), kendisinden Kur’an’dan başka bir şeyin yazılmamasını emretmiş olmasıdır. Daha sonraki yıllarda Kur’an-ı Kerim’in bir heyet tarafından toplanıp, üzerinde ümmetin ittifak ettiği şekilde yazılmasını müteakiben ise Hadis-i Şeriflerin de yazılı olarak rivayet edilmesi dönemi başlamıştır. Halife Ömer ibn Abdulaziz’e kadar bu kurala titizlikle uyulmuş, hadisler yazılı değil, sözlü olarak aktarılmıştır. 

Zamanın ilerlemesi ve İslam beldelerinin daha geniş bir alana yayılması ile bazı rivayetlerin birbiri ile çelişmesi, farklı hükümler getirmesi ve Kur’an’a muhalif olması sebebiyle, sahih Sünnet’in tesbit edilmesi çalışması başlamıştır. Ulema, bu amaçla, İslam ümmetinin ibadet, inanç ve hayatlarında kendilerine yön verecek olan temel kaynakların doğrudan Hazreti Peygamber’den rivayet edilip edilmediğinin tesbit edilebilmesi için belirli kriterler oluşturmuş, ama Kur’an-ı Kerim üzerinde itiraz edilemeyecek bir ittifak sağlandığı için tartışmalar Sünnet’in rivayeti ile yoğunlaşmıştır. 

Böyle bir dönemde, Peygamberin hayatını yazmak, bir anlamda hadis rivayeti anlamına gelir. İbn-i Hişam da eserinde, bu anlamda, pek çok hadis rivayet etmiş durumdadır. Zaten, eserin Peygamberimizin kendi dönemi ile ilgili bilgileri içeren bölümü hadis rivayeti şeklindedir. Bu rivayetlerde konular, Peygamberimizin hayat kronolojisine göre düzenlenmiştir. Bunun içindir, ki İbn-i Hişam’ın Es-Siretu’n Nebeviyye’si, bir tarih kitabı olmakla birlikte, çeşitli konularda fıkhî konu ve hükümlerin anlaşılması bakımından da bir kaynak kitab olarak kabul edilir. Aynı şekilde pek çok ayetin nüzûl sebebleri ile ilgili gelişmeleri aktarması bakımından da tefsir özelliği taşır.

Eserleri. 

1. es-Sîretü'n-nebeviyye (Sîretü İbn Hişâm, Sîretü Resülillâh). Hz. Peygamber'in hayatına dair tamamı zamanımıza intikal etmiş en eski kitaptır. İbn İshak'ın es-Sire'sinin farklı râviler tarafından nakledilen birçok nüshasının hiçbiri tam olarak günümüze gelmemiştir. İbn Hişâm'ın eseri ise daha çok Mısırlı râviler yoluyla diğer İslâm ülkelerine ulaştırılmıştır. Bunlardan bilhassa Muhammed b. Hasan el-Kattân, Abdürrahîm b. Abdullah el-Berkî ve kardeşi Ahmed el-Berkî'nin isimleri zikredilmelidir.

 es-Sîretü'n-nebeviyyeyı Türkçe'ye ilk defa Sîret-i Resûlullah adıyla Aydınlı Eyyûb b. Halîl çevirmiş ve 12 Rebîülevvel 986 (19 Mayıs 1578) tarihinde şehzadeliği sırasında III. Murad'a takdim etmiştir. Yazma nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan eser, Mes’ad Süveylim Ali eş-Şâmân tarafından Türk Edebiyatında Siyerler ve İbn Hişam'ın Siyer'inin Türkçe Tercü mesi adıyla doktora tezi olarak neşre hazırlanmıştır.

2-Kitâbü't-Tîcân fî mülûki Himyer (et-Ticân li-marifeti mülüki'z-zaman fî ahbâri Kahtân). Eserin Vehb b. Münebbih'e ait olup İbn Hişâm tarafından rivayet edildiği ileri sürülmektedir.Kitap, İbn Hişâm'a nisbet edilerek FreitzKrenkow ve Abdülazîz el-Mekâlih tarafından neşredilmiştir. Süyûtî ve Kâtib Çelebi'nin Ensâbü Himyer ve mülûkühâ adıyla İbn Hişâm'a nisbet ettikleri kitap da muhtemelen bu eserdir.

3-İbn Hişâm'ın ayrıca İbn İshak'ın es-Sîre’sinde yer alan şiirlerdeki garîb kelimeleri açıklayan Kitâb fî şerhi mâ vakaa fî eşâris-Siyer mine'l-ğarîb adlı bir risalesi olduğu ileri sürülmektedir. Ancak onun böyle bir eserine başka kaynaklarda işaret edilmemiştir.

Kaynak:


(T.D.V. İslam Ans. 20/71-73)
Bugün 20351 ziyaretçi (29018 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol